EKO İKLİM ZİRVESİ MİLAT OLACAK
Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halil İbrahim Yılmaz, ATO öncülüğünde 30-31 Mart’ta yapılacak olan ‘EKO İklim: Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi/Fuarı’na ilişkin, “Türkiye sanayi devrimini kaçırmış olabilir ama yeşil dönüşüm sürecini, -toplumsal farkındalığı yüzde 95 düzeyinde olan bir ülke- dünyanın en büyük fırsatını ülkesine getirebilir. Türkiye’nin kalkınma hamlesine bir fırsat olarak gördüğümüz için bu süreci yönetiyoruz” dedi.
‘EKO İklim: Ekonomi ve İklim Değişikliği Zirvesi/Fuarı’, Ankara Ticaret Odası (ATO) öncülüğünde 30-31 Mart’ta ATO Congresium’da yapılacak. Siyaset dünyasından iş dünyasına, akademisyenlerden öğrencilere, sivil toplum örgütlerinden organize sanayi bölgelerine kadar uzanan geniş bir yelpazeye hitap eden zirvede 2 bin katılımcı, 50 bin çevrimiçi ve uzaktan ziyaretçi yer alacak. 4 bin metrekarelik alanda, ‘Ekonomi ve İklim Değişikliği’ temalı fuar ve İklim Müzesi kurulacak. Ulusal ve uluslararası 150 konuşmacının katılacağı yirmiyi aşkın oturum yapılacak.
ANKA Haber Ajansı’na konuşan ATO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halil İbrahim Yılmaz, zirveye sayılı günler kala toplumun tüm kesimlerinden yoğun bir ilgi gördüklerini söyledi.
Yılmaz, zirvenin Türkiye toplumu için önemli bir kalkınma hamlesi olarak da görülebileceğini belirterek, “30-31 Mart, iklim ve çevre değişikliği ile ilgili bitişin değil başlangıcın günü. 2050 yılını ilan etti Türkiye, karbon nötr olarak. Bu toplum, bundan sonra bu duyguyla yaşayacak. Her üç ayda bir etkinlikler devam edecek. Bu zirvenin sonuç bildirgeleri yayınlanacak, toplumun her kesiminin tartışması planlanacak, çünkü bu zirvenin sahibi toplumun tamamı” diye konuştu.
Halil İbrahim Yılmaz, zirveye ilişkin şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bu etkinlik, Türkiye’de katılımcı kültürle yapılan ilk etkinlik aslında. Toplumun bütün kesimleri; iş örgütleri, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, kamu kuruluşları, gençler, üniversiteliler, kadınlar, çocuklar, gelecek yüzyılın en önemli konusu için bir araya geldiler. Bu topraklarda 500 yüzyıldır çevre ve iklim bilinci var; kanunnamelerde var. 1937’te Mustafa Kemal Atatürk geri dönüşüm tesisi kuruyor. Farkındalığı zirvede olan bir toplumun dünyanın yeni gündemine giren bir konuyla alakalı sorumluluk alması anlatılacak.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN EKONOMİYE ETKİSİ ÇAĞIRSIYLA BAŞLADI SÜREÇ”
Bu toplum iklim ve çevre bilinci hassasiyeti zirvede olan bir toplum ama Paris İklim Anlaşması’nın TBMM’de oybirliği ile imzalanmasından sonra Yeşil Mutabakat sürecinin ticarete etkisi üzerinden bir farkındalık, işi hızlandırdı. İş dünyasının ihracatının yüzde 42’sini yaptığı Avrupa Birliği’ne karşı Yeşil Mutabakat süreci ile ilgili karbon vergilerinin yaptırımlardan etkilenmemesini planlamak maksadıyla, iklim değişikliğinin ekonomiye etkisi çağrısıyla başladı süreç. Bununla sınırlı değil. Bahsettiğim yüzde 42’lik ihracattan 30 yıllık karbon nötr süreçte toplam doğacak vergi belki 60 milyar avro, ama iklim değişikliğinin tüketiciye etkisi üzerinden hesapladığımız zaman yüzde 94 düzeyinde çevre ve iklim bilinci olan bir toplumda tüketim kültürünü etkilemek olarak değerlendirdiğimiz zaman 600 katrilyon avroluk rakamlardan bahsetmek durumundayız. Bu konu sadece AB’nin uyguladığı vergi ile ilgili değil tüketim kültürüne uygun ürün geliştirme ve bu ürünlerinin finansmanını sağlama, dönüşüm sürecini planlamayla ilgili bir zirve olacak.
“TÜRKİYE’NİN KALKINMA HAMLESİNE BİR FIRSAT OLARAK GÖRDÜĞÜMÜZ İÇİN BU SÜRECİ YÖNETİYORUZ”
Bu zirvede dünyanın ilk iklim değişikliği fuarının yapılma nedeni, buralardaki iyi örnekleri dünyaya tanıtmak, katılımcı bir kültürle, konuyla ilgili bütün uzmanların, -200’den fazla konuşmacıdan bahsediyorum- deneyim paylaşması; yeşil dönüşüm sürecinin finansmanını doğru projelerle yakalamak, dünyadan gelecek olan kredilerin yerel finansman kuruluşları tarafından KOBİ’lere, organize sanayi bölgelerine, üreticilerine aktarılma sürecini kolaylaştırmak için bir zirveye dönüştürme nedenimiz de bu. Türkiye sanayi devrimini kaçırmış olabilir ama yeşil dönüşüm sürecini, -toplumsal farkındalığı yüzde 95 düzeyinde olan bir ülke- dünyanın en büyük fırsatını ülkesine getirebilir. Türkiye’nin kalkınma hamlesine bir fırsat olarak gördüğümüz için bu süreci yönetiyoruz.
“ÜYELERİMİZİ FİNANSMANLA BULUŞTURUP DÖNÜŞÜMLERİNİN SAĞLANMASIYLA İLGİLİ BİR SÜRECİ YÖNETMEK İSTİYORUZ”
Yeşil mutabakat süreci biliyorsunuz karbon vergileri oluşturacak, sınırda vergiyle beraber çelikten demire kadar konteyner başı vergiler oluşturulacak. 50 avrodan başlayan vergiler oluşturulacak. Bu, bizim küçük ve orta ölçekli işletmelerimizin karşılayabileceği rakamlar değil. Dolayısıyla bu Yeşil Mutabakat sürecinin vergilendirilmesinden mağdur olacak olan üyelerimizi finansmanla buluşturup dönüşümlerinin sağlanmasıyla ilgili bir süreci yönetmek istiyoruz. İhracat yapan KOBİ’lerimizin dönüşümünün finansmanını sağlamak istiyoruz ki kolay ihracat yapsınlar. Bugün Avrupa’da birçok rafta geri dönüşümden ürünü olmayan işletmeler yer alamıyor. Yani AB’nin Yeşil Mutabakat’tan dolayı bir yaptırımı olmazsa bile ihracat yapabilmemiz için bu sürece, bu hassasiyete uygun ürünler üretmek zorundayız. Bu üretme zorunluluğun altyapısını oluşturmak için de bu zirveyi planladık.
“BU ZİRVE DE KARBON NÖTR BİR ORGANİZASYON OLACAK”
Karbon nötr süreç kolay yönetilebilecek bir süreç değil ama farkındalığımızla beraber karbon nötr süreçle ilgili ürettiğimiz karbon kadar sorumluluk alma duygusuyla süreci yönetmeye çalışıyoruz. Bu zirve de karbon nötr bir organizasyon olacak. Türkiye, bu konuda hassasiyeti çok yüksek bir ülke. Bu konuda karbon üreten işletmelerin karbon sürecini nötrleyecek farkındalıkları da yönetme arzusuna şahidiz.
Tüm kesimlerin ilgisi çok yüksek. İklim, politik tartışmaların alanı değil, kuralların yeni konulduğu bir alanda A partisinin, B partisinin farklı görüşleri oluşmuyor. Bu konuyla ilgili oluşacak politikalara oy birliği ile destek verdi TBMM, Paris İklim Anlaşması’nı oybirliği ile kabul etti. Bu zirvede de toplumun her kesiminden, farklı siyasi partilerden temsilciler bu konudaki farkındalıkla ilgili konuşacaklar. Kamu yöneticileri yeşil dönüşüm sürecinin finansmanını, teşviklerini anlatacaklar burada. Karşılıklı bir dayanışmayla süreç yönetilmiş olacak, politik tartışmaların uzağında bir konunun olması toplumsal desteğin yüksek olmasını sağladı.
“30 BİNDEN FAZLA GENÇ 101 AYRI ETKİNLİKLE YEŞİL DÖNÜŞÜM SÜRECİNİ KÜLTÜR VE SANATLA ANLATACAK”
Bu zirvede başka bir gerçek daha var. Türkiye’de toplumsal desteği yüzde 97 olan elektrikli araç TOGG’un davet edildiği bir zirve bu. O açıdan da sanayi devrimini kaçırmış olan bir toplumun yeşil dönüşüm sürecine bir otomobille öncü olabilme iradesini, kendi ürününü görebilecek bir zirveye dönecek. Bununla da sınırlı kalmayacak. 101 yeşil etkinlik olacak. Üretim ve sanayi ile ilgili 30 oturumunda 200 konuşmacı bu konuyla ilgili birikimlerini paylaşırken etkinlik alanında 30 binden fazla genç, 101 ayrı etkinlikle yeşil dönüşüm sürecini kültür ve sanatla anlatacaklar. Yeşil türkülerden defileye, çizgi filme kadar. Çünkü kültür ve sanatın olmadığı bir süreci toplumun anlama şansı yoktur.
On binlerce gencin çevre ve ikilim sürecinde farkındalığını gördüğü andan itibaren AB’nin uyguladığı vergilerden çok daha ciddi bir denetleyici kuruluş olduğunu görecekler. Zaten toplum, vergi olmasa bile karbon nötr olmayan bir kıyafeti almayacak. Bu dönüşümün etkileşim olacağı bir zirveye dönecek.
Bütün kurumların, kuruluşların, sivil toplumun örgütlerinin, akademisyenlerin, öğrencilerin bir araya gelerek ortak olarak organize ettiği, katılımcı bir kültürle organize ettiği ilk zirveyle tanışacak bu toplum. Dünyanın ilk iklim değişikliği fuarında yüzlerce iyi örnekle dünyadaki dönüşüm sürecini fırsata çevirmeye çalışan Türkiye üreticilerinin ürünleriyle tanışacak bu toplum.
“30-31 MART İKLİM VE ÇEVRE DEĞİŞİKLİĞİ İLE İLGİLİ BİTİŞİN DEĞİL BAŞLANGICIN GÜNÜ”
30-31 Mart, iklim ve çevre değişikliği ile ilgili bitişin değil başlangıcın günü. 2050 yılını ilan etti Türkiye, karbon nötr olarak. Bu toplum bundan sonra bu duyguyla yaşayacak. Her üç ayda bir etkinlikler devam edecek. Bu zirvenin sonuç bildirgeleri yayınlanacak, toplumun her kesiminin tartışması planlanacak. Çünkü bu zirvenin sahibi toplumun tamamı. 30 yıllık bir sürecin ilk adımı olduğu için çok değerlidir ve her 6 ayda bir bu konu ile ilgili farkındalık devam edecek.”
Zirvenin katılımcılarından Küresel Sürdürülebilirlik Endeksi Enstitüsü Vakfı’nın kurucusu ve CEO’su Rolan Schatz ise şunları söyledi:
“Zirve için olan hazırlıklar bana, 15 sene önce Kopenhag’da gerçekleşen zirveyi hatırlattı. 15 sene öncesine kıyasla şimdi çok daha fazla iklim konusu konuşuluyor ama çok büyük gelişme kaydedildi mi? Hayır. Çünkü gelişme sizin değişimi benimsemenizle gerçekleşiyor, bununu için de iklim zirvesine katılmanız gerekiyor. EKO İklim Zirvesi’ni diğerlerinden ayıran tam da bu. Çünkü birilerinin size anlattıklarını dinlemeniz değil, sizin kendi deneyimlerinizi ve görüşmelerinizi paylaşmak isteyen bir organizasyon bu. Katılımcıların çok çeşitli arka planlardan gelmesi bunun için önemli.
“EKO İKLİM ZİRVESİ’NİN MİLAT OLACAĞINI SÖYLEYEBİLİRİM”
İklim değişikliği sadece su, orman, ağaç dikme, çevre ile alakalı değil, insanın kalbinde başlayan bir şey. Bunu benimsemeniz gerekiyor ve üstünüze düşeni ancak bu şekilde yapabiliyorsunuz. İklim değişikliğine karşı somut adımlar ancak bu şekilde atılabiliyor. EKO İklim Zirvesi’nin bu açıdan bir milat olacağını söyleyebilirim.
Bu çerçevede yapacağım ilk öneri, EKO İklim Zirvesi’nin internet sitesine girerek ‘İklim Elçisi’ olmak üzere kaydolmanız olur. Burada sadece kaydolmakla yetinmeyin lütfen. Sadece düşünmek ve dinlemek yetmiyor, harekete geçmek gerekiyor. İlave vergilerin çok taraftarı değilim. Hindistan, her firmanın kazancının yüzde 2’sini iklim değişikliği fonuna bağışlamasını yasallaştırdı ve bundan sonra toplumda bir dönüşüm başladığını gördük.”