ENGELLİ MECLİSİ : 10-16 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI BASIN DUYURUSU

ANKARA KENT KONSEYİ

 

ENGELLİ MECLİSİ

 

10-16 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI BASIN DUYURUSU

 

10 Mayıs 2020

 

10-16 Mayıs Engelliler Haftası; engelli hakları ve sorunlarına dikkat çekildiği, bu konularda farkındalık çalışmalarının, bilgilendirmelerin yapıldığı, etkinliklerin düzenlendiği bir haftadır. 

 

 

Bu yıl Engelliler Haftası etkinlikleri Covid-19 küresel salgını nedeniyle; evlerimizden ve sanal ortamlardan sizlere ulaştırılmaya çalışılacaktır. Bu kapsamda, Ankara Kent Konseyi Engelli Meclisi olarak, engellilerin toplumdaki konumu, hakları ve sorunları konusuna büyük başlıklarla dikkat çekmek istiyoruz.

 

Ülkemizin de imzalayıp, onayladığı; Mayıs 2008’de yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin giriş bölümünde önemli temel hatırlatmalar vardır:

 

-İnsanlık ailesinin tüm mensuplarının, doğuştan sahip oldukları onuru, değeri, eşit ve devredilmez hakları; dünyada özgürlüğün, adalet ve barışın temelidir.  Hepimizin İNSAN HAKLARI vardır.

 

-Tüm insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel, bölünmez, birbiriyle bağlantılı ve karşılıklı bağımlı olma niteliği ile engelli bireylerin bu haklardan herhangi bir AYRIMCILIĞA uğramaksızın yararlanmalarının güvence altına alınması gereklidir.

 

-Engellilik gelişen bir kavramdır ve engellilik durumu, sakatlığı olan kişilerin topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını engelleyen TUTUMLAR ve ÇEVRE KOŞULLARININ etkileşiminden kaynaklanmaktadır.

 

-Dünyanın her yerinde engelli bireyler İNSAN HAKLARI İHLALLERİNE maruz kalmaktadır.

 

– Engellilerin çoğunluğu YOKSULLUK koşullarında yaşamaktadır.

 

– Engelli bireyler CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNDEN daha fazla etkilenmektedir. Engelli kadınlar ve kızlar hem ev içinde, hem de ev dışında şiddete uğramaya, yaralanmaya, istismara, ihmale ve kötü muameleye yönelik daha büyük bir risk altındadır.

 

– Engelli çocuklar diğer çocuklarla eşit koşullar altında, tüm insan haklarından ve temel özgürlüklerden tam olarak yararlanmalıdır.

 

-Engelli bireylerin fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel çevreye, sağlık ve eğitim hizmetlerine, bilgiye ve iletişime ERİŞİMLERİ büyük önem arzetmektedir.

 

 

BU HATIRLATMALAR ENGELLİLERLE İLGİLİ ATILACAK HER ADIMDA GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULMALIDIR.

 

Aşağıda özet olarak verilen haklar ise görülebileceği gibi toplumdaki her bireyin sahip olması gereken haklardır. Ancak bu haklardan, şu veya bu şekilde engellilerin yararlanmasının önüne geçilebilmektedir:

 

·         Ayrımcılık yapılmaması ve eşitlik,

·         Erişebilirlik,

·         Yaşama hakkı,

·         Yasa önünde eşit tanınma, adalete erişim,

·         Kişi özgürlüğü̈ ve güvenliği,

·         İşkence, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya maruz kalmama,

·         Sömürü, şiddet veya istismara maruz kalmama,

·         Kişisel bütünlüğün korunması,

·         Seyahat özgürlüğü̈ ve uyrukluk,

·         Bağımsız yaşayabilme ve topluma dâhil olma,

·         Kişisel hareketlilik,

·         Düşünce ve ifade özgürlüğü̈ ile bilgiye erişim,

·         Özel hayata saygı, hane ve aile hayatına saygı,

·         Eğitim, sağlık, habilitasyon ve rehabilitasyon,

·         İş ve istihdam

·         Yeterli yaşam standardı ve sosyal korunma,

·         Siyasal ve toplumsal yaşama katılım,

·         Kültürel yaşama, dinlenme, boş zaman aktiviteleri ve spor faaliyetlerine katılım

 

Sözleşme çerçevesinde, devletlerin yasal altyapıyı hazırlamak, toplumu bu konularda bilinçlendirmek, uygulamaları takip ve kontrol etmek yükümlülükleri vardır.

 

-Engellilerin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için tüm sosyal ve ekonomik haklara sahip olma bakımından başlangıçta pozitif ayrımcılık kapsamında değerlendirilmeleri gerektiği açıktır. Ülkemizde engellilere yönelik mevzuat dağınık bir yapı arz etmektedir. Sosyal politika ve sosyal hizmetlerdeki yeni kurumsal yapılanmalar göz önüne alınarak, yasal uygulamaların etkinliğinin artırılabilmesini sağlamak üzere yeniden gözden geçirilmesi ve yeknesak bir hale getirilmesi yararlı olacaktır.

 

-Ne büyüklükte bir konu ile uğraştığımızı bilmemiz açısından istatistiksel verilerin güncellenmesinin gerekli olduğu açıktır. 2011 yılında TÜİK tarafından gerçekleştirilen Nüfus ve Konut Araştırması verilerine göre toplam nüfusun yüzde 6,9’u engellidir. Engelli nüfusun yıllar itibariyle arttığı tahmin edilmektedir. Erken dönemde alınacak önlemler ile engellilerin üretime ve sosyal hayata dahil olmaları bütüncül bir iyileşme sağlayacaktır.

 

-Engellilere yönelik olarak samimi adımlar atılacaksa onlarla birlikte yaşamak ve hayatı paylaşmak gerekir. Eğer kendileri gibi olanlarla birlikte okusun, çalışsın, hayatını birleştirsin vb. yaklaşımlar içinde olunursa bu doğrudan toplumdan soyutlanmaya girmektedir ki en büyük engel bu şekilde yapılan ayrıştırmalar ve ötekileştirmelerdir. Engellilerle bir arada yaşamadan, onlar için proje üretemezsiniz, onlar yararına diye yapılan her etkinlik bir sosyal dışlanma haline gelir.

 

 

BİZİMLE İLGİLİ HİÇ BİR ŞEY BİZSİZ OLMAZ

 

Bu konuda en büyük sıkıntılardan biri, eğitimde kaynaştırma uygulamalarına toplum ve çoğu zaman idareciler tarafından bile gösterilen dirençtir. Oysa kaynaştırma eğitimi yalnızca engelli bireyin değil, normal gelişen çocukların ve hatta ailelerinin de bilinçlenmesi ve eğitilmelerine olanak sağlamaktadır. Savunmasız insanların güçlendirilmesi eğitim ile mümkündür. Bu kapsamda, okul öncesi, 1., 2., 3. , kademe eğitimlerin,  teknik ve mesleki eğitimin kaliteli ve ulaşılabilir olması gerekmektedir. Güvenli okullarda yaşam boyu öğrenme programları gerçekleştirilerek, engellilerin beceri düzeyi arttırılmalıdır. 21 yaşından sonra örgün eğitime devam edemeyip, evlerde kapanmak zorunda kalan orta ve ağır engellilerin sorunları kartopu gibi büyümektedir.

 

-Herhangi bir afete veya tehlikeye maruz kalan engellinin sağlık masrafı engelli olmayan kişinin beş katıdır. Bu durum engellilerin korunması ve güvenliğinin önemini artırmaktadır. Engellilere gemi su almaya başladığında ilk olarak atılacak ağırlık gözüyle bakılmamalıdır.  

 

-Engellilerin toplum hayatıyla bütünleşmesini sağlamanın en belirgin kriterlerinden birisi, onların yaşadıkları kenti diğer vatandaşlar gibi kullanmalarını sağlayacak olan kent erişilebilirliğinin tam olarak sağlanmasıdır. Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliğine göre, “Erişilebilirlik: Binaların, açık alanların, ulaşım ve bilgilendirme hizmetleri ile bilgi ve iletişim teknolojisinin engelliler tarafından güvenli ve bağımsız olarak ulaşılabilir ve kullanılabilir olmasını,” ifade etmektedir.

 

-Evde çok fazla vakit geçiren engellilere teknolojik çözümler ile kaliteli yaşam sunulabilmesi mümkün olabilir. Evin altyapısının engelliye uygun şekilde dizayn edilmesi için teknolojik destek gerekmektedir. Teknolojik destek engellinin kişilere olan bağımlılığını azaltarak özgür hareket etmesine imkân sağlar. Tabi ki bu ülkenin gelişmişlik ve gelir düzeyi ile doğrudan ilgili bir durumdur. Ancak bu konularda öncülük etmek de gerekmektedir.

 

-Pandemi sürecinde evine gelen yardımcıların ulaşamaması nedeniyle beslenme ve ilaç gereksinmesini karşılayamayan engelliler zor durumda kalmışlardır. Öte yandan evde eğitim uygulamalarına geçilmiş ancak yoksul engelli ailelerinin bu eğitime nasıl ulaşacakları göz ardı edilmiştir. Devlet ikinci üçüncü aşamalarda özel gereksinimli bireylere yönelik adımlar atmaya çalışmış, ama her engel grubuna yine de ulaşamamış ya da geç ve eksik ulaşabilmiştir. Böyle durumlarda hızlı refleks gösterilebilmesi için bilgi ve altyapı eksikliği olduğu görülmüştür.  

 

-Engellilerin toplum hayatıyla bütünleşmesini sağlamanın diğer kriteri çalışma hayatında diğer bireylerle birlikte yer almalarına fırsat tanıyarak onların toplumsal yaşama tam ve eşit katılımlarının sağlanmasıdır. Çalışma hakkı, evrensel bir haktır. Aynı zamanda anayasalarda yer alan bir hak olması nedeniyle ayrım yapmaksızın bütün vatandaşlara tanınan en temel insan hakkı olduğu söylenebilir. Engelli bireylerin çalışma hayatına katılabilmeleri, özellikle devletin işverenlere ve toplumun diğer kesimlerine yönelik engelli bireyi tanıma, iletişim kurma, engelli bireyin ihtiyaçlarını anlama ve ihtiyaçlarına uygun düzenlemeleri yapabilme konularında eğitici çalışmalar ve yayınlar yapması oldukça önemlidir. Bu konuda sivil toplum örgütlerine ve yerel yönetimlere de önemli görevler düşmektedir.

 

-Engellilerin genellikle kendi eğitimlerine uygun olmayan daha basit işlerde çalıştırılmalarının yaygın olduğu görülmektedir. Oysa eğitimine uygun işlerde belki de engeli olmayan bireylerden çok daha verimli çalışabileceklerdir. Her konuda olduğu gibi, işyerinde engelli çalıştırmayı sadece yasal zorunluluk nedeniyle gündemine alan işverenlerin bu anlayışı değiştirmeleri ve uygun yerlerde istihdam etmeleri gerekmektedir. 

 

-Sonuç itibariyle toplumu oluşturan tüm kesimler birlikte ve bilinçli bir şekilde haklarına sahip çıkarak, hayatı paylaşmak zorundadır. Engelli Hakları Sözleşmesi içeriğinin toplumca bilinir ve uygulanır hale getirilebilmesi sağlanırsa; engelliğe ve engellilere dair bir “zihniyet dönüşümü” de sağlanabilecektir. Engellilik sadece sağlıkla ilgili bir konu olmadığı gibi bir acıma veya sosyal yardımlaşma konusu da değildir.

 

 

ENGELLİLİK İNSAN ÇEŞİTLİLİĞİNİN BİR PARÇASIDIR VE ENGELLİLER HERKESLE AYNI HAKLARA SAHİPTİR.

VE BİZLER ANKARA KENT KONSEYİ ENGELLİ MECLİSİ OLARAK DİYORUZ Kİ….

BENİM FARKIM, SENİN FARKINDALIĞIN OLSUN!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu